Zor İnsanlarla İletişim ve Özgüven

Zor ve kolay insanlar, aslında uğraş vererek zaman içinde bazı özelliklerini değiştirip norma yaklaşabilirler. Bunun için gerektiğinde destek alamayı bilmek, kısa ve uzun vadeli hedefler belirlemek gerekir.  Belki zor bir adımdan önce daha küçük bir adımı başararak, öz güven sağlanması ve daha motive olunması mümkün olabilir. Bu değişim sürecinde her bir başarı ödüllendirilmelidir.

Davranışlarınızda bir sorun olduğunu düşünüyorsanız, hangi olumlu ve olumsuz yanlarınızın olduğunu tespit etmeye çalışarak başlayabilirsiniz. Kendi kişiliğinizde hangi özelliklerinizin sizi kısmen “zor”, kısmen “kolay” kişilik yaptığını bulabilirsiniz. Bu sizler için iyi bir başlangıç olabilir.

Bundan sonraki aşama “hayır” demeyi öğrenmek olacaktır. Pek çok psikoterapi tekniğinde iltifat ve eleştiri kabul etme egzersizleri  vardır. Rahatsız olduğunuz şeyleri, karşınızdakini kırmadan, uygun bir ortamda, belki hemen olaydan sonra değil ama bir süre sonra dile getirmeyi denemelisiniz. Karşınızdaki ile empati kurarak, yapacağınız eleştirinin nasıl algılanacağını düşünmelisiniz.

Eğer zor bir insan ile beraberseniz

  • Yargılardan kaçının, gerçeklerden bahsederek ayrıntıya girin
  • Bu durumda kendinizi nasıl hissettiğinizi açıklayın
  • Çözüm önerin yada karşınızdakinden bir çözüm önermesini isteyin

Bir konuşmada, ( “kulaktan kulağa” oyunu oynadığınız günleri hatırlayınız.)
–  Ne söylemeyi planladınız?
–  Gerçekte ne söylediniz?
–  Ne söylediğinizi düşünüyorsunuz?
–  Karşınızdaki gerçekte ne duydu?
–  Ne duyduğunu düşünüyor?
–  Ne algıladı?
diye düşünmek iletişimin daha doğru ilerlemesine yardımcı olacaktır.

MİNDFULNESS

Mindfulness– Bilinçli Farkındalık, şimdiki an içerisinde gerçekleşenlere dikkat etmeyi, bu dikkatin niteliğini fark etmeyi ve tüm bu fark edilenleri nezaketle, yargılarımızın farkında olarak kabul etmeyi içerir.
Bilinçli farkındalık sadece şimdiki anda yaşamak ve şimdiki anı fark etmek değildir ve anlaşılması gereken iki boyutu vardır. İlk boyut mevcut an içinde olanları fark etmek, ikinci boyut ise tüm bu fark ettiklerimizi karşılama biçimimiz. O yüzden bilinçli farkındalığa, algılama ve algılananı kabul etmenin karışımından oluşan bir yaklaşım diyebiliriz çünkü sadece algılamak, dikkatten ibarettir; bilinçli farkındalık ise mevcut anı bilinçli bir akıl açık, sevgi ve şefkat dolu bir kalple algılamaktır.
Mindfulness’ın kavramsal değil, deneyimsel olduğunu söylemek çok da yanlış olmayacaktır. Aşağı yukarı hepimiz yaşamda ne yapmamız gerektiğini biliyoruz fakat uygulamaya gelince sınıfta kaldığımızı söyleyebiliriz. Mindfulness bu anlamda bize kavramsal olarak ne yapmamız gerektiğini öğretmenin yanı sıra bunları hayata geçirmeyi sağlayacak bir dizi beceriyi kazandırır.

Duygusal Zekâ İle Güçlenme

Duygusal Zekâ (EQ), kişinin kendisinin yanı sıra başkalarının duygularını da gözleme yeteneği, onları ayırt edebilme ve bu bilgiyi düşünce ve davranışlarına rehber olarak kullanabilmesi olarak tanımlanır.

Duygusal Zekânın Bileşenleri
Salovey meslektaşı Mayer ile birlikte, bu zekâ türüne ait yetenekleri 5 ana başlık altında toplamıştır.  Aşağıda sayacağımız özelliklere “Duygusal Zekânın Bileşenleri” diyebiliriz.

1. Özbilinç: İlk bakışta duygularımızın zaten ortada olduğunu düşünsek de, üzerinde daha dikkatlice durduğumuzda, çoğu kez bir şey hakkında ne hissettiğimizi pek hatırlayamadığımızı, ya da hissettiğimiz şeyi olup bittikten sonra fark ettiğimizi görürüz. Kişinin iç dünyasında olup bitenin sürekli farkında olması anlamına gelen “özbilinç” kavramı duygusal zekânın temel taşıdır. 
2. Duyguları İdare Edebilmek: Kendini yatıştırabilmeyi, yoğun kaygılardan, karamsarlıktan, alınganlıklardan kurtulabilmeyi, hayatın tatsız sürprizleriyle karşılaştıktan sonra kendini daha kolay toparlayabilmeyi ifade eder. 
3. Kendini Harekete Geçirmek: Duygularımız; düşünmek ve plan yapmak, bir hedef belirleyerek bu amaca yönelik davranışlarda bulunmak, karşılaştığımız sorunları çözmek gibi yeteneklerimizi engellediği ya da güçlendirdiği ölçüde, bilişsel yetilerimizi kullanma kapasitemizin sınırlarını çizerek hayatta neler yapabileceğimizi belirler. 
4. Başkalarının Duygularını Anlamak: İnsan ilişkilerinde temel beceri kabul edilen empatinin kökeni de özbilince dayanmaktadır. Kendi duygularımıza ne kadar açıksak, başkalarının hislerini okumayı da o kadar iyi beceririz. Kendisinin ne hissettiği hakkında hiçbir fikri olmayanlar, çevrelerindeki kişilerin ne hissettiğini anlamakta da başarısız olurlar ki bu durum, duygusal zekâ bakımından büyük bir eksiklik, insan olmak anlamında da trajik bir başarısızlıktır.
5. Sosyal Beceriler: Duygusal zekânın önemli unsurlarından olan insanlar arası ilişki becerileri, başkalarıyla olan ilişkilerimizde etkili olabilmemizi sağlayan sosyal yeteneklerimizdir. Bu sosyal yetenekler kişinin dış dünya ile temasını şekillendirmesine, başkalarını harekete geçirip teşvik etmesine, yakın ilişkileri sürdürebilmesine, insanları ikna edip etkilemesine ve rahatlatmasına olanak tanır.